28 Ocak 2014 Salı

Hayatımın En Kötü Günü

     12.08.2013

     Sabah erken saatlerde doktorun kapısında beklemeye başladık. Belirli bir sıra yok. İçeriden doktor sesleniyor ve giriyorsunuz. Ne kadar beklediğimizi hatırlamıyorum. Beklerken ne kadar dua ettiğimizi, ne kadar ağladığımı, bizimle sırada bekleyen bebeklere bakmamak için ne kadar çaba sarf ettiğimi hatırlamıyorum. Sanırım benim için en zoru da diğer bebeklere bakmamaya çalışmaktı.

     Bir hafta önce bebeğimin göbeği düşmediğinden araştırmaya başlamıştık. Bir çocuk doktoru arkadaşımız tiroit testlerini yaptırmamızı söylediğinde hemen panik olmuştum.

     Hipotiroidi için araştırma yapılması gerektiğini söylediğinde ise telefonu kapatıp ilk hatamı yapmama az kalmıştı. İnternette araştırma yapmak. Görsellere tıkladığımda aklım başımdan gitmişti. Bir fotoğraf bebeğime çok benziyordu. Bence kesin hipotiroidiydi. Hastalığın seyrini okumaya başladığımda ise iyice çökmüştüm. Ertesi gün test yaptırana kadar ben en uzun günü yaşadığıma emindim.

     Etrafımdaki herkes beni sakinleştirmeye ve bebeğimin bir şeyi olmadığına beni ikna etmeye çalışıyordu. Benim içinse karamsarlıktan ötesi yoktu. Bebeğim doğduğu günden beri sürekli bir sorun ile uğraşıyor ve yorgunluktan ölüyordum. Aklımın çok iyi çalıştığını sanmıyorum. Sadece internette gördüğüm fotoğrafa bakarak ağlıyordum.

     Ertesi gün hemen hastaneye koşup bir kan testi yaptırıp sonucu beklemeye başladık. Ben bir yandan ağlıyor bir yandan da sütüm kesilmesin diye kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sonucu alma süresi bana yıllar gibi gelse de hemen almıştık. Sonuç negatifti.

     Çok sevinmiştik. Çıkıp hemen doktorla konuşmaya gittik. Sevinçle hiçbir sorun olmadığını eve gidip bebeğimizin keyfini çıkarmamızı söylemesini bekliyorduk. Ne yazık ki bu şekilde olmamıştı. Bebeğimizin belirtileri nedeniyle çocuk genetik birimine gitmemiz gerektiğini söylemişti.

Ve bir hafta sonra, 12.08.2013 de, biz çocuk genetik birimi önünde hayatımızın en kötü gününü yaşamaya başlamıştık...

26 Ocak 2014 Pazar

Göbek Enfeksiyonu



 

     Bebeğim bir aylığı geçmişti. Ancak hala göbeği düşmüyordu. Doktorlara götürdüğümüzde hiç bir şey söylemiyorlar bakıp sadece yakında düşer diyorlardı. Alkol solüsyonunu kullanmayı artık bırakmıştık. Sadece kuru ve temiz tutmaya çalışıyorduk. En sonunda annemin eski ebe arkadaşının tavsiyesiyle toz bir ilaç kullanmaya başladık. Enfeksiyonun sebebi bu muydu yoksa yazın sıcağı mıydı emin değilim.

     Bir gece hiç durmadan ağlamaya başladı. Zaten günlerce gaz nedeniyle uykusuz olduğumdan durumu anlayamamıştım. Sabah 5 6 gibi annemi kaldırıp bebeğimi ona verdim. Annem onu alıp kundaklamış ve bahçede gezdirmeye başlamıştı. Hemen sabah doktor randevumuz vardı. 

     Kahvaltı yapıp yola çıktık. Bu arada bebeğimiz ağlamaya devam ediyordu. Doktora gittiğimizde doktor göbeğine bakıp göbeğe ne sürdüğümüzü sordu. Uygulamayı yanlış yaptığımız için kızmıştı ve göbeği o halde gördüğü için hemen cerrahı çağırmıştı.

     Cerrah göbeğe bakıp hemen hastaneye yatırılması gerektiğini ve acilen ameliyat edilmesi gerektiğini söyledi. Göbek fıtığı bu haldeyken nasıl oluyormuş da doğar doğmaz ameliyat etmezlermiş. Böyle bir şey görmemiş. Falanmış filanmış... Bebeğimizi orada bırakıp sadece süt vermek için hastaneye gidecekmişim. Gittiğimiz hastane özel olduğundan nedense hiç güven vermemişti doktorun söyledikleri. Doğduğunda göbek fıtığı olduğunu ve 3 yaşına kadar beklersek ya kendinden geçeceğini ya da ameliyatla düzeltilebileceğini söylemişlerdi. Şimdi ise bunun çok yanlış olduğunu söyleyen bir doktor vardı karşımızda. 

     Hemen tanıdıklarımızı arayarak kadın doğum hastanesinde bir cerrah daha bulduk. Araya birilerini koyarak bizi görmesini sağladık. Göbeğe baktığında bir sorun olmadığını acil ameliyata gerek olmadığını ve bir çocuk doktoruna gösterirsek daha iyi olacağını söyledi. Annemin daha sonra bana anlattığı kadarıyla her an bayılacak gibi görünüyormuşum.

     Saat 12:15 ti. Bize önerdiği çocuk doktoruna yetişmemiz için 15 dakika vardı. Annemin kucağında bebek nasıl koşarak gittiğimizi bugün bile gözlerim dolarak hatırlıyorum. Sanırım tanıdığım en iyi doktorlardan biri ile karşılaşmıştık. Öğle tatili olmasına rağmen bizi kabul etti. 

     En başından beri olması gerekeni yapıyordu doktor. Bebeğimizin ATEŞİNİ ÖLÇÜYORDU. Sabahtan bu yana 2 doktor muayene etmiş olmasına rağmen hiç biri ateşini ölçmemişti. Biz ise günlerce süren yorgunluk ve acemilik nedeniyle akıl edememiştik. 

     Sonuç olarak bebeğimin deli gibi ateşi vardı ve göbeği enfeksiyon kapmıştı. Hastanede yatmamız gerektiğini ve antibiyotik verilmesi gerektiğini anlattı. Sanırım günlerdir duymadığım huzuru o an bulmuştum. Bebeğimi hastaneye yatırıyorduk. Ama ben sonunda bir şeyler yapıldığı için huzur dolmuştum. 

     Hastanede 3 gün kalmıştık. 2. gününde göbeği düştü. 32 günlük olmuştu. Çok sevindiğimi hatırlıyorum. Her şey yoluna girmeye başlıyor diye düşünüyordum. Doktorun yazdığı antibiyotiği alıp evimize geldik. Bir hafta sonra kontrolde doktor göbeği ile ilgili bir sorun kalmadığını söylediğinde artık bu sayfayı kapatmıştık.

     Sanırım en uzun loğusalık yaşayan kadın diye bir yarışma olsa kazanırdım. Şimdi ise göbeği neden bu kadar geç düştü araştırması başlıyordu. Hiç bitmeyecek miydi????