12.08.2013
Sabah erken saatlerde doktorun kapısında beklemeye başladık. Belirli bir sıra yok. İçeriden doktor sesleniyor ve giriyorsunuz. Ne kadar beklediğimizi hatırlamıyorum. Beklerken ne kadar dua ettiğimizi, ne kadar ağladığımı, bizimle sırada bekleyen bebeklere bakmamak için ne kadar çaba sarf ettiğimi hatırlamıyorum. Sanırım benim için en zoru da diğer bebeklere bakmamaya çalışmaktı.
Bir hafta önce bebeğimin göbeği düşmediğinden araştırmaya başlamıştık. Bir çocuk doktoru arkadaşımız tiroit testlerini yaptırmamızı söylediğinde hemen panik olmuştum.
Hipotiroidi için araştırma yapılması gerektiğini söylediğinde ise telefonu kapatıp ilk hatamı yapmama az kalmıştı. İnternette araştırma yapmak. Görsellere tıkladığımda aklım başımdan gitmişti. Bir fotoğraf bebeğime çok benziyordu. Bence kesin hipotiroidiydi. Hastalığın seyrini okumaya başladığımda ise iyice çökmüştüm. Ertesi gün test yaptırana kadar ben en uzun günü yaşadığıma emindim.
Etrafımdaki herkes beni sakinleştirmeye ve bebeğimin bir şeyi olmadığına beni ikna etmeye çalışıyordu. Benim içinse karamsarlıktan ötesi yoktu. Bebeğim doğduğu günden beri sürekli bir sorun ile uğraşıyor ve yorgunluktan ölüyordum. Aklımın çok iyi çalıştığını sanmıyorum. Sadece internette gördüğüm fotoğrafa bakarak ağlıyordum.
Ertesi gün hemen hastaneye koşup bir kan testi yaptırıp sonucu beklemeye başladık. Ben bir yandan ağlıyor bir yandan da sütüm kesilmesin diye kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sonucu alma süresi bana yıllar gibi gelse de hemen almıştık. Sonuç negatifti.
Çok sevinmiştik. Çıkıp hemen doktorla konuşmaya gittik. Sevinçle hiçbir sorun olmadığını eve gidip bebeğimizin keyfini çıkarmamızı söylemesini bekliyorduk. Ne yazık ki bu şekilde olmamıştı. Bebeğimizin belirtileri nedeniyle çocuk genetik birimine gitmemiz gerektiğini söylemişti.
Ve bir hafta sonra, 12.08.2013 de, biz çocuk genetik birimi önünde hayatımızın en kötü gününü yaşamaya başlamıştık...
Sabah erken saatlerde doktorun kapısında beklemeye başladık. Belirli bir sıra yok. İçeriden doktor sesleniyor ve giriyorsunuz. Ne kadar beklediğimizi hatırlamıyorum. Beklerken ne kadar dua ettiğimizi, ne kadar ağladığımı, bizimle sırada bekleyen bebeklere bakmamak için ne kadar çaba sarf ettiğimi hatırlamıyorum. Sanırım benim için en zoru da diğer bebeklere bakmamaya çalışmaktı.
Bir hafta önce bebeğimin göbeği düşmediğinden araştırmaya başlamıştık. Bir çocuk doktoru arkadaşımız tiroit testlerini yaptırmamızı söylediğinde hemen panik olmuştum.
Hipotiroidi için araştırma yapılması gerektiğini söylediğinde ise telefonu kapatıp ilk hatamı yapmama az kalmıştı. İnternette araştırma yapmak. Görsellere tıkladığımda aklım başımdan gitmişti. Bir fotoğraf bebeğime çok benziyordu. Bence kesin hipotiroidiydi. Hastalığın seyrini okumaya başladığımda ise iyice çökmüştüm. Ertesi gün test yaptırana kadar ben en uzun günü yaşadığıma emindim.
Etrafımdaki herkes beni sakinleştirmeye ve bebeğimin bir şeyi olmadığına beni ikna etmeye çalışıyordu. Benim içinse karamsarlıktan ötesi yoktu. Bebeğim doğduğu günden beri sürekli bir sorun ile uğraşıyor ve yorgunluktan ölüyordum. Aklımın çok iyi çalıştığını sanmıyorum. Sadece internette gördüğüm fotoğrafa bakarak ağlıyordum.
Ertesi gün hemen hastaneye koşup bir kan testi yaptırıp sonucu beklemeye başladık. Ben bir yandan ağlıyor bir yandan da sütüm kesilmesin diye kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sonucu alma süresi bana yıllar gibi gelse de hemen almıştık. Sonuç negatifti.
Çok sevinmiştik. Çıkıp hemen doktorla konuşmaya gittik. Sevinçle hiçbir sorun olmadığını eve gidip bebeğimizin keyfini çıkarmamızı söylemesini bekliyorduk. Ne yazık ki bu şekilde olmamıştı. Bebeğimizin belirtileri nedeniyle çocuk genetik birimine gitmemiz gerektiğini söylemişti.
Ve bir hafta sonra, 12.08.2013 de, biz çocuk genetik birimi önünde hayatımızın en kötü gününü yaşamaya başlamıştık...